27 Temmuz 2020 Pazartesi

Metal yiyen bakteri tesadüfen bulundu.

Metal yiyen bakteri yeraltı sularında

Bilim insanları 100 yıldır arıyordu! Tesadüf eseri bulundu Bilim insanları bir asırdan uzun bir süredir var olduğunu düşündükleri ancak varlığını kanıtlayamadıkları metal yiyen bakterileri tesadüf sonucu keşfetti.



ENERJİ KAYNAĞI OLARAK METALİ KULLANAN İLK BAKTERİ

BBC Türkçe’de yer alan araştırmaya göre, Araştırmacılar daha sonra bu siyah maddenin oksitlenmiş manganez olduğunu ve bunun büyük olasılıkla çeşme suyunda bulunan bakteriden kaynaklandığını keşfetti.

Dr. Leadbetter “Yeraltı sularında bu canlıların akrabalarının olduğuna dair bulgular mevcut” diyerek yaşadıkları Pasadena kentinin sularının bir kısmının yerel kayaklardan geldiğini söyledi.

Araştırmanın sonuçları Salı günü “Nature Journal” isimli bilim dergisinde yayımlandı. Uzmanlar, bunun enerji kaynağı olarak manganezi kullanan ilk bakteri olduğuna dikkat çekti.

Leadbetter, “Doğadaki mikropların muhteşem yanlarından biri hücre için gerekli olan enerjilerini sıra dışı maddelerden elde edebilmeleri” diye konuştu.

 FIRST BACTERIA USING METAL AS ENERGY SOURCE

According to the study in the BBC Turkish, Researchers later discovered that this black substance is oxidized manganese, and this is most likely due to the bacteria present in tap water.

Dr. "There is evidence that these creatures have relatives in groundwater," Leadbetter said, adding that some of the waters of the city of Pasadena, where they live, came from local skis.

The results of the research were published in the science journal "Nature Journal" on Tuesday. Experts pointed out that this is the first bacteria to use manganese as an energy source.

"One of the great things about microbes in nature is that they can get their energy needed for the cell from extraordinary substances," Leadbetter said.

Whatsapp'a yeni özellik.Gençler bu özellik çok işinize yarayacak.

Anlık mesajlaşma platformu Whatsapp'a yeni bir özellik daha geliyor. Yeni özellik ile artık tek hesap aynı anda dört cihazda kullanılabilecek.




Henüz geliştirme aşamasında olan özellik, kısa süre içinde kullanılabilir hale gelecek. Söz konusu özellik kullanıma sunulduğunda Linked Devices (bağlantılı cihazlar) bölümünden yararlanabilecek. Bu bölümlere yeni cihazlar bağlanabilecek. Bu şekilde tek hesap altında görülebilecek.

Özetle yeni özelliğin kısa sürede kullanıma sunulması ile birlikte artık aynı numaranın WhatsApp'ı farklı cihazlar üzerinde açılabilecek.



 

25 Temmuz 2020 Cumartesi

Ayak kokusu nasıl geçer? Çaresi nedir?

Ayak Kokusu Neden Olur, Ayak Kokusuna Ne İyi Gelir? Ayak Kokusuna Bitkisel Çözüm


Ayak kokusu en sık karşılaşılan kişisel problemlerdendir. Ayak kokusu troid hastalıklarından hiperhidroz yani ter bezinin aşırı çalışmasına kadar pek çok nedenden kaynaklanabilir. Ayaklarım çok kokuyor, ayak kokusuna ne iyi gelir? Diye merak ediyorsanız. Bu makalemizde Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, Dr. Feridun Kunak ve Bitki Uzmanı Suna Dumankaya tarafından verilen ayak kokusundan kurtulmaya yardımcı doğal,bitkisel çözüm tariflere yer verdik.


  1. Genetik (Anne, baba, dedeler, neneler gibi üst kuşaklarınızda ayak kokusu varsa siz de bu durum karşılaşabilirsiniz.)
  2. Az su içmek
  3. Ter bezlerinin aşırı çalışması
  4. Mantar enfeksiyonu
  5. Hormon bozukluğu
  6. Kullanılan ilaçların yan etkileri
  7. Naylon çoraplar, hava almayan ayakkabılar giyme
  8. Stres
  9. Şeker hastalığı
  10. Troid hastalıkları (Hipotroid)
  11. Hipo bezi hastalıklar
  12. Sempatik sinir sistemi rahatsızlığı

Ayak kokusu nasıl geçer.Ayak kokusundan kurtulmanın yolları?




Ayak Kokusu Nasıl Geçer? Doktorlardan Doğal Tarifler

Soru: Temizliğime ne kadar riayet etsem de ayak kokumdan kurtulamıyorum. Ayak kokumun tamamen geçmesi, bir daha bu sorunu yaşamamam için bir tarif verir misiniz?
CEVAP
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu’nun cevabı: (Kaynayan 2 litre ( yani 8 su bardağı) suya, 2 yemek kaşığı kurutulmuş ceviz yaprağı atılıp, kısık ateşte 8 dk demlenir. Daha sonra süzülüp ılımaya bırakılır. Geniş bir kaba alınarak suyun içerisinde ayaklar yarım saat bekletilir. Bu kür taze hazırlanmalıdır. 1 hafta boyunca günde 1 defa bunu uyguluyorsunuz. Sonra 1 ay boyunca hafta da üç güne düşürüyoruz. 1 ay sonra evvelAllah bir daha ayaklarınız kokmaz. Ama sentetik çorap giyilmemesi gerekir. 6 ayda bir ayağınızı bu kür ile korumaya alın. İlla kokmasına gerek yok.)


Soru: Doktor bey sizi televizyon ekranlarından takip ediyoruz. Benim sorunum ayaklarımın kokması. Ayak kokumun geçmesi için bir tarif bildirir misiniz?
CEVAP
Dr. Feridun Kunak’ın cevabı: İhtiyacınız olacak malzemeler şunlardır;2 litre su, 1 yemek kaşığı kaya tuzu, 1 yemek kaşığı sirke, 1 yemek kaşığı karbonat, 1 yemek kaşığı kekik, 1 yemek kaşığı kuru papatya. Tüm malzemeler karıştırılıp ayak dinlendirildikten sonra ozon, kekik ve çörek otu yağı ile masaj yapılır.)

Soru: Benim sorunum ayak kokusu. Deri ayakkabılar giyiyorum, pamuklu çorapları tercih ediyorum, ayaklarımı sabah-akşam yıkıyorum ama yine de bir türlü beni çok utandıran bu problemin önüne geçemiyorum. Başka ne yapabilirim?
CEVAP
Bitki Uzmanı Suna Dumankaya’nın cevabı: (Öncelikle mutlaka bir doktora danışın ve onun önerilerini harfiyen uygulayın. Ayrıca, iki çorba kaşığı bal ve bir çorba kaşığı toz karabiberi karıştırın. Bu karışımı temizken ayaklarınızın altına yedirin. Yere, bir bezin üzerine üç çorba kaşığı zerdeçal dökün. Ayaklarınızı karabiberli bala iyice buladıktan sonra, zerdeçalın içine batırın. Ardından da ayaklarınızı streçle sarın ve pamuklu çorap giyin. Bu şekilde iki saat kadar bekledikten sonra, ayaklarınızı yıkayın. Bu işlemin sonrasında ayaklarınızı limon suyuyla ovup, üzerlerine biraz bebe pudrası dökün. Bu formülü her gün uygulamanız son derece yararlı olacaktır.)



Soru: Ayaklarım kokuyor. Ayak kokusundan kurtulmak için evde uygulayabileceğim doğal bir tarif verir misiniz?
CEVAP
Bitki Uzmanı Suna Dumankaya’nın cevabı: (Ayak kokusunu önlemek için öncelikle ayak derisini yumuşatmak gerekir. Bunu sağlamak için ayaklarınızı 5 litre ılık suyun içinde 20 dakika dinlendirerek gözeneklerinin açılmasını sağlayın. Ayaklarınızı kuruladıktan sonra; Ardından 1 kâse (100 gr.) bebe pudrası, 1 tatlı aşığı şap tozu, 1 çorba kaşığı mısır nişastası ve 1 çorba kaşığı un haline getirilmiş lavantayı karıştırın. Bu karışımı bulamaç haline getirin. Ayaklarınızı bu karışıma iyice bulayın. 30 dakika bu şekilde kaldıktan sonra ayaklarınızı yıkayın. Bu kürü her gün uygulayın ve uygulama süresince sentetik madde içermeyen çoraplar giymeye özen gösterin. Ayrıca, kür süresince baharatlı yiyeceklerden uzak durmaya çalışın.)

Soru: Kişisel hijyene çok önem veren ve özen gösteren biri olmama rağmen ayak kokusundan bir türlü kurtulamıyorum. Beni çok utandıran bu sorundan bir an önce ve kalıcı şekilde kurtulmak istiyorum. Ne yapabilirim, bana yardımcı olur musunuz doktor hanım?
CEVAP
Bitki Uzmanı Suna Dumankaya’nın cevabı: (İlk iş olarak bir doktora danışın ve onun önerilerini uygulayın. Ayrıca, 2 çorba kaşığı bal ve 1 çorba kaşığı toz karabiberi karıştırın. Bu karışımı temizken ayaklarınızın altına boca edin. Yere, bir bezin üzerine 3 çorba kaşığı zerdeçal dökün. Ayaklarınızı karabiberli bala iyice buladıktan sonra, zerdeçalın içine batırın. Ardından da ayaklarınızı streçle sarın ve çorap giyin. Bu şekilde 2 saat bekledikten sonra ayaklarınızı yıkayın. Daha sonra ayaklarınızı limon suyuyla ovup bebe pudrası dökün. Bu formülü her gün uygulayın.)

Soru: Ayak kokusunun geçmesi için pratik ve etkili, kolay bir tarif verir misiniz?
CEVAP
Dr. Halit Yerebakan’ın tarifi; (Ayak hijyenini sağlamanız için tavsiye edilen bitkisel kürler de vardır. Bunlar arasında en sık duyulanı, siyah çay kürüdür. Çayda bulunan tannik asit, bakterileri öldürmede son derece etkili bir maddedir. Tannik asit aynı zamanda deri üzerindeki porları kapatarak ayaklarınızın daha uzun süre kuru kalmasını sağlar. Çay kürünü hazırlamak oldukça kolaydır. Yarım litre suya iki poşet siyah çay ekleyin ve 15 dakika kaynatarak demleyin. Soğuması için biraz bekleyin ve ayaklarınızı yarım saat boyunca bu suda bekletin. Siyah çay kürünü bir hafta boyunca her akşam uygulamanız yeterli olacaktır.)

Soru: Ellerim ve ayaklarımda terleme var. Ayaklarım havasız kaldığı için kokuyor. Ne yapmalıyım?
CEVAP
Bitki Uzmanı Suna Dumankaya’nın cevabı: (Bir tas sıcak suya, bir çorba kaşığı deniz tuzu ve iki çorba kaşığı elma sirkesi karıştırın. Ellerinizi ve ayaklarınızı bu suda 15 dakika bekletin. Kuruladıktan sonra iki kase pudraya yedi damla lavanta ve kekik yağı damlatıp karıştırın. Ellerinize ayaklarınıza sürün. Haftada en az iki kez tekrarlayın.) alıntı

Evdeki kötü kokulardan kurtulmanın pratik yolları.Soğan,Sarımsak,kızartma,balık evdeki diğer kokular ve çareleri?

Evde ve günlük yaşantınızda kötü kokuları önlemek için neler yapabilirsiniz? Özellikle Büyükşehirlerde yaşayanlar içindibdibe apartmanlarda birbirine karışan yemek kokuları, pencereleri araladığınızda dışarıdan gelen egzoz kokusu, inşaat tozu vs içerisinde temiz hava ve mis kokuya ihtiyaç mı duyorsunuz? Evinizin daima mis gibi kokması ve ferah bir ortamda yaşamak için bu pratik bilgileri dikkate alın.


BALIK KOKUSUNU ÖNLEMEK VE GİDERMEK İÇİN
Özellikle balık kokunu yok etmek oldukça zordur. Bu nedenle çoğu ev hanımı evde balık pişirmekten hoşlanmaz. Balık kokusunu yok etmede ocağın üzerinde yakacağınız bir tutam çay etkili olacaktır. Veya küçük bir tencere içinde sirkeli su kaynatarak, balık kokusunu giderebilirsiniz. Bıçağınızdaki balık kokusunu çıkarmak çok zordur. Fakat, kuru bir beze bir parça karabiber ekerek bıçağınızı iyice ovarsanız hemen çıkar. Balığı yemeye başlamadan önce elinizi limonla silerseniz. elinize balık kokusu sinmediğini farkedeceksiniz ve yıkayınca balık kokusunun elinizde olmadığını göreceksiniz. Aslında bıçağınıza da bu yöntemi tatbik edebilirsiniz.

KIZARTMA KOKUSU VE SEBZE HAŞLARKEN
Yemek pişirirken camları da açsanız, aspiratörünüzü de çalıştırsanız, bazı yemeklerin kokularının eve yayılmasını önleyemezsiniz. Başta gelenler balık, kereviz ve lahanadır. Sebze haşlarken suyuna bir parça mantar tıpası atarak tencereden koku yayılmasını önleyebilirsiniz. Kızartmalarda ise kızgın yağa atılan bir sap maydanoz yağ kokusunun yayılmasını önleyecektir.

SOĞAN KOKUSU
Çoğu insan pişmekte olan soğanın kokusundan hayli rahatsız olur. Bunu önlemek istiyorsanız; soğanı sotelerken içine bir-iki karanfil atmak kokunun yayılmaması için yeterli olacaktır.

SARIMSAK KOKUSU
Sarımsak yedikten sonra ağzınızda oluşan kokuyu gidermek için en etkili yöntem 1 bardak süt içmekten geçer. Ellerdeki sarımsak kokusunu çıkarmak için avucunuza biraz tuz alıp, hafifçe nemlendirdikten sonra iyice ovalayın. Sabunla da iyice yıkarsanız sarımsak kokusunun çıkmış olduğunu göreceksiniz.

BUZDOLABINDA OLUŞAN KOKULAR
Yiyeceklerinizin üzerlerini örtmeden buzdolabına yerleştirirseniz, bunlar hoşa gitmeyen kokuların oluşmasına neden olabilir. Ama bazen yiyeceği ağzı açık olarak buzdolabına koymak zorundasınızdır. İşte böyle bir durumda, buzdolabına, ağzını açık bıraktığınız bir miktar karbonat koyun; karbonat tüm kokuları alır. Bir kap sirke de aynı işi görür. Peynirlerinizi kaldırdığınız kutulara da bir miktar kekik koymayı unutmayın.

BOYA KOKUSU
Boya badana yaptıktan sonra evdeki boya kokusunu gidermek bir hayli güçtür. Pencerelerinizi günlerce açık da bıraksanız, boya kokusuna uzun bir süre tahammül etmek zorundasınız. Oysa boya yapıldıktan sonra, odanın ortasına bir tabak içine ufalanmış bayat ekmek bırakın. Ertesi gece de yine aynı odanın içine, yere bir tas içinde kaynamış, sıcak bir süt bırakın. Bu yöntemle boya kokusu kaybolduğuna şahit olacaksınız.

ÇEKMECELERDEKİ KOKULAR
Mutfağınızdaki dolap ve çekmecelerdeki kokulara karşı, dolap ve çekmecelerinizi önce ispirtolu suyla silmelisiniz. Bundan sonra da dolap ve çekmecelere bir çay tabağı içinde bir parça un, hardal ya da kokulu sabunlardan koyun. Ayrıca kızartma yaparken yayılan kokuların, dolap içlerine de sindiğini aklınızdan çıkarmayın, çekmece ve dolap kapaklarını daima kapalı tutun.

ODALARDAKİ KOKULAR
Uzun bir tatile çıktığınızda, her ne kadar bir yakınınız evinizi sık sık havalandırsa da, odalara yine de kötü bir koku siner. İşte havasızlığın yarattığı bu kötü kokuları önleyebilirsiniz. Bundan böyle tatile çıkarken ya da evden uzun bir süre uzaklaşırken, odalarınıza, küçük kaplara koyacağınız kurutulmuş lavanta çiçeği bırakın. Böylece kötü kokulara karşı bir çare bulmuş olursunuz.

TENCERELERDEKİ KOKULAR
Uzun bir süreden beri kullanılmayan tencere ve diğer kap kaçaklarınızdaki kötü kokuları, içlerine bir parça kuru kahve koyarak yok edebilirsiniz. Bazen şeker bile aynı işi görür. Tüm bunlar fayda etmezse, o zaman tencerelerin içine bir dilim limon koyup, üzerine biraz su katıp, kaynatın. Kokulardan eser kalmayacaktır.

KIYAFETLERDEKİ NAFTALİN KOKULARI
Kıyafetlere sinen naftalin kokusuna karşı en etkili yol, onları kalorifer ve soba yakınına asmaktır. Çünkü naftalin kokusu sıcağı hiç sevmez. Ama bu arada da dikkatli olun, naftalin kokusunu yok edeyim derken, kıyafetlerinizi yakmayın.

Vegan ve vejeteryan beslenme nedir? Aralarındaki farklılıklar nelerdir?

VEGAN NE DEMEK?

Veganlık, her türlü hayvan sömürüsüne karşı canlı eşitliği ve canlı yaşamına saygıyı savunan bir hayat görüşüdür. Bu nedenle, bir vegan diyeti sadece hayvan etini değil, hayvan kaynaklı tüm ürünleri dışlar. Bunlara süt ve süt ürünleri, jelatin, bal, karmin, pepsin, albümin, peynir altı suyu, kazein ve bazı D3 vitaminleri de dahildir. İpek, yün, deri, kürk veya süet içeren giyim eşyalarını satın almaktan kaçınırlar. Ayrıca sirkler, hayvanat bahçeleri, rodeo, at yarışları, horoz dövüşleri, boğa ve deve güreşleri ve eğlence için hayvanların kullanımını içeren diğer etkinliklerden uzak durmaya çalışırlar.

Vegan ne demek? Nedir? Vegan ve vejeteryan farkı nedir?



 


VEGANLIK İLK NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?

Vegan kelimesi 1944 yılında The Vegan Society'nin kurucularından da olan Donald Watson tarafından ortaya atıldı. Donald Watson veganlığı şu şekilde tanımlıyordu: “Veganlık hayvanlar alemine dair sömürü ve zulmün tüm biçimlerini dışlamanın ve yaşamı gözetmenin yoludur. Et, balık, kümes hayvanı, yumurta, bal, hayvansal süt ve türevlerini dışlayıp bitkiler aleminin ürünleriyle yaşamayı ve tamamen ya da kısmen hayvanlardan üretilen tüm ticari malların alternatiflerini kullanmak şeklinde pratiğe dökülür."

Vegan kelimesi daha sonra 1979 yılında The Vegan Society tarafından şu şekilde tanımlandı:

Veganlık hayvanların gıda, giyim ya da başka amaçlarla maruz kaldıkları sömürü ve zulmün her türlüsünden -uygulanabilir olan en mümkün mertebede- kaçınan ve buna ek olarak insanların, hayvanların ve çevrenin yararına, hayvan kullanımı içermeyen alternatiflerin geliştirilmesini ve kullanımını destekleyen felsefe ve yaşam biçimidir. Beslenme söz konusu olduğunda, hayvanlardan tamamen veya kısmi olarak elde edilen ürünlerin reddedilmesini ifade eder.”

Vegan ne demek? Nedir? Vegan ve vejeteryan farkı nedir?

VEGANLAR NE YERLER?

Vegan beslenenlerin bitkisel besin tercihleri de farklı inanışlara göre şekilleniyor. Bazı veganların beslenmesinde sadece sebze, meyve, tahıl ve kuru baklagiller yer alırken bazıları sadece tahıl ürünleriyle beslenir. Yalnızca meyve ve botanik olarak meyve sayılan sebzelerle beslenen gruplar var. Veganlar genellikle aşağıdaki besinleri tüketirler.

Nohut, mercimek, bezelye, fasulye, barbunya, sebzeler, tüm yeşil bitkiler, soya ürünleri, işlem görmemiş kuruyemişler (ceviz, fıstık, badem, fındık vb.), kuru meyveler, bitkisel yağlar (zeytin ve zeytinyağı, keten tohumu yağı, ceviz yağı, fıstık yağı, fındık yağı), tahıllar (pirinç, yulaf, kinoa, kuskus, bulgur, mısır vb.), bitter çikolata, tofu, soya ürünleri vegan beslenmenin vazgeçilmezleri. Fakat yalnızca hayvansal gıdalardan elde edilen B12 ve D vitaminlerini takviye olarak dışarıdan almak gerekir.


VEGAN VE VEJETERYAN ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

Veganlar ile vejetaryenler arasındaki en büyük fark veganların et ve et ürünlerine ek olarak süt ürünleri de tüketmemeleridir. Veganlar genelde deriden üretilmiş giysileri de giymezler. Yün, ipek ve tüyden yapılan ürünleri de kullanmazlar. Vejetaryenler hayvan eti yemezler. Veganlar ise hem hayvan eti yemezler hem de süt ürünleri tüketmezler.

Vejetaryenler et, balık veya kümes hayvanlarını yemezler fakat peynir, yumurta, yoğurt veya süt gibi süt ürünlerini tüketirler. Vejetaryen olmak için pek çok neden vardır ve bu yüzden bir kimsenin altrüizm yani sosyal fedakarlıktan mı yoksa başka sebeplerden mi vejetaryen olduğunu kestirmek zordur. Örneğin bazıları sırf sağlık sebeplerinden dolayı et yemeyi bırakır. Lakto vejetaryenler et yemezler, süt ürünleri tüketirler fakat potansiyel bir yaşama son verme ihtimalinden dolayı yumurta da yemezler. Ovo vejetaryenler ise süt ürünleri tüketmezler ama yumurta yerler. Lakto ovo vejetaryenler ise hem yumurta hem de süt ürünleri tüketirler. Hangi tür vejetaryen olunacağına bireysel inanışlar ve sağlık gibi etkenler yön verir. Bazen sadece etik olarak bu türden bir seçim yapılır ve bazen de sadece diyet amaçlı vejetaryen olunur.

Bir vegan kişisel standartlarını başka hayvanların haklarını çiğnememek için sınırlar. Veganlar et yememenin ötesinde süt ve süt ürünleri de tüketmezler ve ayrıca hayvanlar kullanılarak yapılan her türlü giysiyi, ürünü kullanmayı reddederler. Genel olarak veganların bakış açısı hayvanların insanlar tarafından yok edilmemesi gerekliliği noktasındadır. Ayrıca yaşam hakkına sahip hayvanların insanlar tarafından ticari meta haline getirilmesi veganlar tarafından etik ve ahlaki bulunmaz.

What is vegan and vegetarian nutrition? What are the differences between them?


The biggest difference between vegans and vegetarians is that vegans do not consume dairy products in addition to meat and meat products. Vegans generally do not wear clothes made of leather. They also do not use products made from wool, silk and feathers. Vegetarians do not eat meat. Vegans, on the other hand, do not eat animal meat or consume dairy products.

Vegetarians do not eat meat, fish or poultry, but consume dairy products such as cheese, eggs, yogurt or milk. There are many reasons for becoming a vegetarian, and therefore it is difficult to predict whether someone is vegetarian due to altruism, social sacrifice or other reasons. For example, some stop eating meat for health reasons only. Lacto vegetarians do not eat meat, consume dairy products, but do not eat eggs because of the possibility of ending a potential life. Ovo vegetarians do not consume dairy, but they eat eggs. Lakto ovo vegetarians consume both eggs and dairy products. Factors such as individual beliefs and health shape which type of vegetarian to be. Sometimes this type of choice is made only ethically, and sometimes vegetarian only for dietary purposes.

A vegan limits its personal standards so as not to violate the rights of other animals. Vegan people do not consume milk and dairy products other than eating meat, and they also refuse to use all kinds of clothes and products made using animals. In general, the viewpoint of vegans is that animals should not be destroyed by humans. In addition, it is not ethical and moral for vegans to turn animals that have the right to life into a commercial commodity by humans.

Bu kür ile iki haftada fazla yağlarınızdan kurtulun

Herkesin evinde bulunan ve kolaylıkla temin edilebilen bu malzemeler ile (Maden Suyu, Limon Ve Ayran) kürünü hazırlayabilir.

 Göbek çevresindeki yağlardan,istenmeyen kilolardan kurtulun. Üstelik kür etkisini çok kısa sürede gösteriyor. Peki bu kadar kısa zamanda yağlarımızı nasıl yakarız,
 Sodalı Kür Nasıl Hazırlanır?



 Sodalı Limonlu Ayran Kürünün Tarifi:  Limon – Soda – Ayran – Kürü ile 2 haftada yağlarınızı eritebilirsiniz.

Göbek Eritme kürü Malzemeleri:
 -3 Yemek Kaşığı Yarım Yağlı Yoğurt
 -1 Şişe Maden Suyu
 -1/2 Limonun Suyu



Kürün Hazırlanışı:
 3 yemek kaşığı Yoğurdun üzerine Limonun suyunu ilave edin. Malzemeleri iyice karıştırın, Ardından Yavaş Yavaş Maden Suyunu Karıştırarak Ekleyin. Eğer malzemelerin hepsini birdeneklerseniz çok fazla köpürüp taşabilir.

 Soda Ayran Limon Kürünün Uygulanışı:
 Hazırlamış olduğunuz bu karışımı Kahvaltıdan Yarım saat önce ve Gece yatmadan yarım saat önce tüketiniz. Kür ile birlikte diyette yaparsanız daha verimli sonuç alırsınız.
alıntı. Sağlık tavsiyesi değildir.Kürü uygulamadan önce doktorunuza danışınız.



 Belly Melting Cure Materials:

-3 Tablespoons Half-Fat Yogurt
- 1 Bottle of Mineral Water
-1/2 Lemon Juice



Preparation of the Cure:

Add the juice of lemon on 3 tablespoons of yogurt. Mix the ingredients well, then add slowly by mixing mineral water. If you mulch all of the ingredients, it can foam up too much.

Application of Soda Ayran Lemon Cure:
Drink this mixture half an hour before breakfast and half an hour before bedtime. If you do diet with curing, you will get more efficient results.

quotation. It is not a health advice. Consult your doctor before applying the curd.

Sağlıklı Zayıflatan limon yoğurt kürü.

Zayıflamak, göbek eritmek ve vücuttaki istenmeyen yağlardan kurtulmak için Yoğurtlu Zayıflama Kürünü yani yoğurt diyetini uygulayın.

 Kullanılacak malzemeler:

 Yoğurt, limon, pul biber gerekiyor. (pul biber yerine zencefil ve zerdeçal da kullanabilirsiniz)

Göbek bölgesindeki aşırı ve gereksiz kilolarınızdan kurtulmayı başaramıyorsanız Prof. Dr. İbrahim Saracoglu’nın sunduğu yoğurt ve limon kürü mucizesini mutlaka denemelisiniz.

Yoğurt Limon Pul Biber Kürü ile nasıl Zayıflarız.
Limonlu yoğurt kürünü  en az 2 hafta devam etmeniz gerekir. 1 – 2 gün denedikten sonra işe yaramadığını düşünüp bırakırsanız hiç bir fayda sağlayamazsınız.Kolay bir şekilde hazırlayacağınız Yoğurtlu Limon kürü tarif sayesinde göbek bölgenizdeki yağlardan, kilolarınızdan hızlıca kurtulacaksınız.

Limon Yoğurt Kürü Malzemeler:

* Yarım limonun suyu
* 3 Yemek kaşığı yarım yağlı yoğurt
* 1 çay kaşığı pul biber (pul biber yerine zencefil ya da zerdeçal da olabilir)

Yoğurt Kürü Nasıl Yapılır – Hazırlanışı

Yukarıda verdiğimiz limonun suyunu, yoğurdu ve pul biberi belirtilen ölçülerle uygun bir kase içerisinde karıştırın.

Diyetin YAPILIŞI:

 Gece uyumadan yarım saat önce bu karışımı yeyin. Bu karışımı tükettikten sonra kesinlikle başka hiç bir şey yememeniz gerekiyor. En az 2 hafta boyunca bunu sürdürün. 2 Hafta sonunda değişimi göreceksiniz.

Yoğurt Kürünün Zararları varmıdır?
Yoğurt kürü diyetinde içerisinde pulbiber bulunması sebebiyle ilgili hastalığı olanların yapması önerilmez. Basur gibi hastalığı olanlara zararı olabilir. Onun dışında emziren annelere ve hamilelere hiç bir zayıflama kürünü önermiyoruz.

Limonlu Yoğurt Kürü Yapanlar

Yoğurt Limon Pul biber karışımını yapanlar ve bu şekilde zayıflayan değerli  okurlarımın yorumlarını bekliyoruz.
Kışın soğuklarda – hareketsiz günlerde aldığınız kilolarınızı bu yöntemle rahatlıkla verebileceksiniz. Yaz mevsimi geldi.Yinede geç kalmış sayılmazsınız. Elinizi çabuk tutmanızı tavsiye ederiz.

Hanımların baş belası varislerden kurtulmak için basit doğal kür.

Varislerden Kurtaran Sütlü Tarif

Varis, tromboz damarların hasar görmesi sonucu tıkanmasıyla oluşur. Kadınlarda görülme sıklığı, erkeklere nazaran görülme olasılığına göre daha fazladır. Çoğunlukla ayak bileği çevresinde bulunan damarlarda meydana gelir.

Bazı zamanlarda acılı ve ağrılı olsa da çok fazla ilerlemezse varisle yaşamak çok fazla zorlamaz. Yalnız tedavi edilmez ise vücutta başka arızaların çıkmasına sebep olabilir.Çoğunlukla ayakta çok fazla duran, kilolu ve egzersiz yapan kişilerde görülür. Hamile kadınlarda görülme olasılığı çok yüksektir.

Aşağıdaki malzemeleri kullanarak kürümüzü hazırlıyoruz.

-1 su bardağı süt
-Yarım sabun kalıbı

Yarım Kalıp sabunu rendeleyin ve süt ile karıştırın. İyice eridiğinden emin olun. Bir pamuk parçası yardımıyla aşağıdan yukarıya doğru varisli bölgeye iyice sürün.
Kremin emilmesi için bekleyin.
Bu kürü haftada 3 defa uygulayın. Tüm varislerden kurtulana kadar bu kürü uygulamaya devam edin.
Süt, kolay emilimi sağlar. Kalıp sabun da kan dolaşımını hızlandırır ve dolaylı olarak damarların temizliğine katkı sağlar. alıntı

Varicose veins occur when thrombosis vessels become damaged as a result. It is more common in women than in men. It occurs mostly in the veins around the ankle.

Sometimes it is painful and painful, but if it does not progress much, it will not force you to live with varicose veins. If it is not treated alone, it may cause other malfunctions in the body. It is mostly seen in standing, overweight and exercising people. It is very likely to occur in pregnant women.
We prepare our cure using the materials below.

-1 glass of water Milk
-Semi soap mold

Grate Half Mold soap and mix with milk. Make sure it melts well. Using a piece of cotton, apply it to the varicose area from bottom to top.

Wait for the cream to absorb.
Apply this cure 3 times a week. Continue to apply this cure until you get rid of all varicose veins.

Milk provides easy absorption. Bar soap also accelerates the blood circulation and indirectly contributes to the cleaning of the vessels. quotation

Kimyasaldan kaçıp Sirke ile temizlik tercih nedeni,peki sirke nerelerde kullanılmamalı?

Çoğu zaman kimyasal maddelerden yan etkilerinden çekinmek için ev temizliğinde sirke kullanmayı tercih ederiz. Fakat sirke her koşulda ev temizliğinde yararlı olmayabilir. Bu nedenle sirkeyi nerede kullandığınıza dikkat etmelisiniz.






Sirkeyi kullanmamanız gereken yerlerinelerdir?
Sirkeyi bu işlerde kullanmayın..

Mermer ve granit mutfak tezgâhların temizlenmesinde
Sirkenin içerdiği yoğun asit bu denli malzemelere zarar verebilir.Parlak ve cilalı yüzeylerinde gözeneklere zarar verir.

Ütüdeki yanık lekeler
Buğulu ütülerin yüzeylerindeki deliklerin içerisinden sirke ve tuz elektriksel kısma sızıp istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle ütümüzden sirkeyi uzak tutmalısınız.

Çelik kaşık, çatal, bıçak temizliğinde
Kullanacağınız sirke bu tarz eşyalarımızın kararmasına neden olur. Kullandığımız çatal bıcak takımlarımızın pırıl pırıl parlak olmasını özellikle tercih ederiz.O zaman sirke ile temizliği buradada kullanmayacağız.

Parke zeminleri
Sirkenin içeriğindeki asitler parke renklerinin solmasına neden olacağından parke temizliğinde sirke kullanmamalısınız.

Çimen, kan, mürekkep lekesi temizlenmesinde
Bu çeşit lekelere sirke ile müdahale edildiği zaman leke daha da derinlere ulaşır ve çıkması neredeyse imkansız bir hal alır.Bu işlemlerde sirkeden uzak durmalıyız.

Yumurta lekesi
Sirkenin içeriğindeki asit yumurta lekesinin daha da koyulaşmasına neden olacağından kirin çıkması iyice zorlaşacaktır.

24 Temmuz 2020 Cuma

Strese ne iyi gelir? Sakinleştirici bitki kürleri.

Ibrahim saraçoğlu strese ne iyi gelir?
 İbrahim Adnan Saraçoğlu, strese karşı en iyi uygulanacak bitkisel tedavinin limon melisa çayı olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu, stres ve yorgunluk yaşayanları dinlendirecek ve rahatlatacak bitki karışımının formülünü verdi.

Sakinleştirici Etkiye Sahip Bitki Çayları Nelerdir?

    Melisa Çayı Sakinleştirici çaylar arasında oldukça çok tercih edilen melisa çayı, genellikle ve       depresyon ve kaygı dönemlerinde kullanılmaktadır. ...
    Lavanta Çayı ...
    3. Sibirya Ginsegni Çayı ...
    Meyankökü Çayı ...
    Papatya Çayı ...
    7. Sarı Kantaron Çayı ...
    8. Kedi Otu. ...

    Nane Çayı


Sakinleştirici bitki çayı hangisi?
 Kediotu kökü çayı: Sakinleştirici bitki çayları arasında en etkili olanlarından biri de kediotu çayıdır. Kedi otu kökünün sakinleştirici ve anksiyolitik etkileri olabilir. Stresi ve kaygyı azalttığı bilinmektedir. Sarı kantaron: Uykuyu güçlendirir.

 Sakinleştirici bitki çayı en etkili hangisi?
Kediotu kökü çayı: Sakinleştirici bitki çayları arasında en etkili olanlarından biri de kediotu çayıdır. Kedi otu kökünün sakinleştirici ve anksiyolitik etkileri olabilir. Stresi ve kaygyı azalttığı bilinmektedir. Sarı kantaron: Uykuyu güçlendirir.


What is calming herbal tea?
Valerian root tea: One of the most effective among the calming herbal teas is valerian tea. Valerian root can have calming and anxiolytic effects. It is known to reduce stress and anxiety. St. John's wort: Strengthens sleep.

Which is the most effective calming herbal tea?

Valerian root tea: One of the most effective among the calming herbal teas is valerian tea. Valerian root can have calming and anxiolytic effects. It is known to reduce stress and anxiety. St. John's wort: Strengthens sleep.

16 kişiyi öldürüp cesetleri tıp fakültesine satan seri katil.

 Tıp fakültesine kadavra satmak için kimsesiz kişileri öldüren seri katil William Burke.

William Burke, suç ortağı William Hare ile birlikte 1828 yılında 10 aylık bir süre içinde 16 kişiyi öldürdü.



 Cesetleri de İskoçya'daki Edinburgh Tıp Okulu'na numune olarak 7 pounddan sattı. William Burke, suç ortağı William Hare ile birlikte 1828 yılında 10 aylık bir süre içinde 16 kişiyi öldürdü. Cesetleri de İskoçya'daki Edinburgh Tıp Okulu'na numune olarak sattı. Yakalanıp asıldıktan sonra, Burke'ün cesedi halka açık olarak parçalara ayrılıp incelendi ve aynı okuldaki anatomi müzesinde saklanıp sergilendi.

İdam edilen william burke'ün kadavrası edinburg üniversitesi'ne verilmiştir, hatta iskeleti halen üniversitede sergilenmektedir. derisi ise yüzülüp cüzdan yapılmıştır ki bu cüzdan da polis karakolunda sergilenmektedir.

Sahabe kime denir? İsimleri bilinen kaç Sahabe vardır?

Sahabe kime denir?

.Sahabe veya çoğulu Ashab (Arapça: الصحابة), bir İslam terimi. İslam peygamberi Muhammed'i görmüş, onunla konuşmuş, arkadaşlık etmiş ve ona inanmış Müslümanlara verilen isimdir. İslam literatüründe bir saygı ifadesi olarak Eshâb-ı Kirâm (Yüce/soylu sahabeler) şeklinde anılırlar.



İsimleri bilinen kaç Sahabe vardır?

"İmam Şâfiî, Hz. Peygamber’i gören ve ondan rivayette bulunan sahâbe sayısının 60.000 civarında olduğunu, Ebû Zür‘a er-Râzî, Resûl-i Ekrem’le birlikte Tebük Gazvesi’ne 70.000, Vedâ haccına 114.000 kişinin katıldığını, Ebû Mûsâ el-Medînî ise Hz. Peygamber vefat ettiğinde onu gören ve kendisinden hadis rivayet eden sahâbe sayısının 100.000’den çok olduğunu belirtmektedir. Bu konuda daha gerçekçi bilgilere ulaşabilmek için sahâbîlerin biyografilerine dair eserlerdeki rakamları esas almak gerekir.

Dünyanın depreme dayanıklı en sağlam binası nerededir?

 Dünyanın en sağlam binası Meksikada bulunmaktadır.

Meksiko'da bulunan Torre Mayor adlı gökdelen, değeri 8.5'e kadar çıkan depremlere dayanıklı olacak şekilde yapıldı..Bu yapı o kadar güçlü bir bina ki, 2003 yılında içinde bulunan insanlar, 7.6'lık depremin yaşandığının farkına bile varmadılar.



Torre Mayor, Meksika'nın başkenti Meksiko'da, Paseo de la Reforma üzerinde yer alan gökdelen. 1999'da başlanan inşası 2003'te tamamlandı. 230,1 m anten yüksekliği, 225,4 m çatı yüksekliğiyle tamamlandığı zaman ülkenin en yüksek yapısı olsa da, 2015'te bu unvanı aynı şehirdeki Torre BBVA Bancomer aldı.

Bir elmasın gerçek olduğunu nasıl anlarsınız? Kömürden Elmas yapılabilir mi?

Bir elmasın gerçek olduğunu nasıl anlarsınız? 

Tabii ki üzerine üfleyerek. Elmaslar mükemmel ısı iletkenleridir. Bir elmasın gerçek olduğunu nasıl anlarsınız? Tabii ki üzerine üfleyerek. Elmaslar mükemmel ısı iletkenleridir. banner341 Yani elmas gerçekse, üzerine üfleyince oluşan buhar hemen kaybolur. Eğer buhar kaybolmazsa bizce orayı direkt terk edin.



Elmas, bilinen en sert maddelerden biridir ve çok  değerli bir taştır. Karbon elementinin bir modifikasyonu grafit, diğeri ise elmastır. Elmasın saf karbon olduğu ilk olarak Fransız kimyacı Lavoisier tarafından keşfedilmiştir. Lavoisier, elması yakmış ve yanma gazının sadece karbondioksit olduğunu görünce elmasın karbon olduğu hükmüne varmıştır.

Sentetik Elmas yapılabilir mi?

Elmasın karbon olduğu anlaşılınca, kömürün, grafitin elmasa dönüştürülebileceği düşünülerek, bu hususta birçok çalışmalar yapıldı. Nitekim bugün, grafitin elmasa dönüştürülmesi mümkündür. Termodinamik hesaplamalar grafitin elmasa dönüştürülmesi için en az 10.000 atmosfer basınç gerektiğini göstermiştir. Bununla beraber ilk defa H.Tracy Hall tarafından 1955 yılında 100.000 atmosfer basınç altında 2500 °C sıcaklıkta ve krom katalizör kullanılarak sentetik elmas elde edilmiştir. Ancak parçalar genellikle küçük ve siyah renkli olup, nâdiren mücevher evsafında olabilmektedir. 1962’de yapılan bir çalışmada 200.000 atmosfer basınç ve 5000 °C sıcaklıkta katalizörsüz olarak grafit elmasa dönüştürülmüştür.

Sahte pırlanta Zirkon nedir?

Günümüzde pırlanta adı altında ya gerçek pırlantalar ya da laboratuvarda üretilmiş sentetik taşlar satılmaktadır. Gerçek pırlantalar fosiller gibi çok uzun bir süreç içinde oluştuğundan içi tam olarak homojen değildir. Laboratuvar ortamında üretilen zirkon vb. isimler verilen sentetik taşlar homojen olarak üretilir. Sahte pırlanta nasıl anlaşılır derseniz, farkı anlayabilmek için bir kâğıt üzerine bir kalemle çizgi çekin. Taşı üzerine koyduğunuzda pırlantada görüntü çok net olmayacak, ancak zirkon çizgiyi tamamen gösterecektir. Yine taşın üzerini çizmeye çalışarak gerçek pırlantayı zirkondan ayırt edebilirsiniz. Gerçek pırlantalar hiçbir şekilde başka bir metal tarafından çizilemez ve çarpma, darbe gibi etkilerden hiçbir şekilde etkilenmezler.

Tonik ve kinin tüketmek Koronavirüse iyi gelir mi?

 Pandemi sürecinde henüz aşısı bulunmadığı için koronavirüse çeşitli yöntemlerle çare aranırken kişiler çeşitli doğal yöntemlere yöneliyorlar.

ABD’ye bağlı New York’ta çalışan Kardiyolog Prof. Dr. Özgen Doğan koronavirüs salgını kapsamında önemli bilgiler aktardı.



 Koronavirüse karşın tonik içmenin yararlı olacağına yönelik soruları cevaplandıran Doğan, alkolsüz içecekler tebliği doğrultusunda toniğin, su, şeker, kinin ya da narincinle tekniğine göre üretimi gerçekleştirilen ve karbondioksitle gazlandırılan bir içecek konumunda olduğunu kaydetti.

Tonik nedir?Nerede kullanılır?
Alkolsüz içecekler tebliği doğrultusunda tonik ürünlerinde kinin miktarının sülfat tuzu cinsinden maximum 58 mg/L olması gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca yine tebliğ çerçevesinde kinin bulunan ürünlerde “kinin içerir” ifadesinin dikkat çekici bir şekilde ürün etiketinde olması gerektiği biliniyor.

Su, şeker, kinin ya da narincinle tekniği doğrultusunda üretilen ve karbondioksitle gazlandırılan içeceğe tonik adı veriliyor.

Kinin nedir? Ne işe yarar?

Kınakınanın en önemli alkaloidi olarak bilinen kinin aynı zamanda tıbbi bir bitki konumunda da buunuyor. Kınakına olarak adlandırılan ağacın kabukları, eski çağlardan beri ateşli hastalıkları tedavi etmek için kullanılıyor.

Mavi bebek oyunu nedir? Çocuklarımıza tehlike saçan bu oyundan çocuklarımızı nasıl koruruz?

Mavi bebek oyunu nedir? Uzmanlardan tehlikeli uyarısı neden geldi?Çocuklarımızı bu tehlikelerden nasıl koruruz?



 Mavi bebek oyunu nedir? Teknoloji Uzmanları mavi balina oyunun ardından bu defa mavi bebek oyunu hakkında tehlikeli uyarısında bulundu. Peki mavi bebek oyunu neden tehlikeli? Mavi bebek oyunu oynayan çocuklara ne yapmak gerekiyor?

Mavi bebek oyunu bugün gündemde en çok konuşulan konular arasında yer aldı. Çocukların psikolojisini kötü etkileyen Momo ve Mavi Balina gibi oyunların ardından bu defa uzmanlardan mavi bebek oyunu uyarısı geldi. Uzman Psikolog Ceylan Şekerci ve uzman klinik psikolog ve pedagog Gülşah Öztürk Erten mavi bebek oyunu konusunda aileleri uyardı. Peki mavi bebek oyunu nedir?

Mavi bebek oyunu neden tehlikeli? Mavi bebek oyunu nedir?


Mavi bebek oyunu bir banyonun içerisinde geçiyor ve banyonun karanlık olduğundan emin olduktan sonra oyunu oynayan kişi ayna karşısında elinde bebek varmış gibi hayal ederek kollarını saldırmaya başlıyor. Oyuncu oyun sırasında Manipülasyon etkisi ile 15 defa “baby blue, blue baby” dedikten sonra hayalindeki bebeği hissetmeye başlıyor.

Bu saçma  Oyunun kuralına göre bir süre sonra bu bebek tırnaklarını kişinin koluna batırıyor. Bu sırada oyuncu bebeği atıp kaçmazsa annesi “Bebeğimi bana ver” diye sesleniyor. Ancak oyuna devam edilmesi durumunda delireceğiniz ve hatta öleceğiniz beyninize işleniyor. Daha önce uyarı yapılan diğer oyunlar gibi bu oyunda da çocuğun birbirlerini eritilerek siber zorbalık yapılabiliyor.
Aşama aşama manipüle edilen çocuk karşı tarafın istediği her şeyi yerine getirebiliyor. Diğer oyunlarda kapalı devre ağlar kullanan hackerlar mavi bebek oyununda ise Facebook ve Instagram üzerinden direkt mesaj göndererek hedef kitleye ulaşabiliyor. Bu da oyunu benzerlerine göre daha da tehlikeli bir hale getiriyor.

Zeynep Sultan Camii kim tarafından yaptırılmıştır.Nerede bulunur,özellikleri nelerdir?

 Gülhane parkının karşısında III.Ahmetin kızı Zeynep Sultan tarafından yaptırılmıştır.

Zeynep Sultan Camii; Alemdar Caddesi üzerinde, Gülhane Parkı’nın karşısında yer almaktadır. Camiyi yaptıran Zeynep Asime Sultan, Lale Devri padişahı olan III. Ahmet’in (1703-1730) dünyaya gelen 31 çocuğundan biridir. Sultan III. Ahmet’in çocuklarının çoğu küçük yaşta ölmüş, bununla beraber iki erkek çocuğu (III. Mustafa ve I. Abdülhamit) daha sonra padişah olarak tahta çıkmıştır.


Cami, barok üslupla bulunduğu yerin  mimarisi göz önüne alınarak yapılmış olup, bu nedenle daha çok Doğu Roma (Bizans) kiliselerini andırmaktadır. 1769 yılında tamamlanan caminin mimarı Mehmet Tahir Ağa’dır. Tuğla ve kesme taştan yapılmış, kare planlı ve tek kubbeli bir yapı olan caminin kurşunla örtülen kubbesi taşıyıcı duvarlar üzerine oturtulmuştur.

Zeynep Sultan Camii - 8 Bu duvarların dışındaki köşelerde küçük yarım kubbeler bulunmaktadır. Sade bir avlu ve son cemaat yerine sahiptir. Son cemaat yeri, altı sütün üzerine, dört sivri kemerlidir. Aynalı tonozlar ile örtülü son cemaat yerinin ortasında bir kubbe bulunmakta olup, cümle kapısının her iki yanında mihrap nişleri yer almaktadır. Caminin tek minaresi olup tuğla taşlar ile örülmüş olup, tek şerefesi demir korkulukludur. Minarenin taş merdivenleri dışarıdan görülebilecek şekilde yapılmıştır.

Caminin dış ve iç kapıları ile giriş kapılarının üzerinde birer kitabe bulunmaktadır. Cami girişinin hemen üstünde mermer sütünün taşıdığı ahşaptan yapılmış olan kadınlar mahfili, sol üst tarafta ise hünkar mahfili bulunmaktadır.Zeynep Sultan Camii - 7 Caminin içerisi son cemaat yerine kadar uzanan zengin kalem işlemeleri ile bezenmiştir. Mihrap kırmızı mermerden yapılmış olup, iki yanında sütunlar bulunmaktadır.

Cami ile beraber sıbyan mektebi, çeşme, sebil, medrese ve türbe de yapılmıştır. Sebil 1871’de atlı tramvay çalışmaları sırasında yıkılmıştır. 1774 yılında vefat eden Zeynep Sultan’ın sandukasının bulunduğu türbe de yine bir yol genişletme çalışması sırasında yıkılmış ve sultanın kemikleri bir tabut içerisinde caminin bodrum katına konulmuştur. 1955 yılında cami ve hazire duvarının tekrar inşa edilmesi sonucunda ise Zeynep Sultan’ın kemikleri eşi sadrazam Melek Mehmet Paşa’nın yanına defnedilmiştir.

Caminin haziresinde Osmanlı Devleti’nin önemli sadrazamlarından biri olan Alemdar Mustafa Paşa’nın da mezarı bulunmaktadır. Alemdar Mustafa Paşa, Rusçuk âyanı iken, Sultan III. Selim’in tahttan indirilmesi ile sonuçlanan Kabakçı Mustafa isyanını bastırarak II. Mahmut’un tahta çıkmasını sağlamış kendisi de sadrazam olmuş, devlet katında büyük bir güç ve hakimiyet kazanmıştır.

Ancak kısa bir süre sonra tekrar patlak veren yeni bir yeniçeri isyanına hazırlıksız yakalanmıştır. Evi yeniçeriler tarafından kuşatılan Alemdar Paşa, yardım geleceği umuduyla bir süre tek başına kahramanca direnmiş ancak yeniçeriler evin içine girmeye başlayınca evin deposunda bulunan cephaneliği patlatarak kendi ve yeniçerilerden koruduğu kadın hizmetçisi ile birlikte yüzlerce yeniçeriyi öldürmüştür. Bu olay sonrasında Alemdar Paşa’nın cesedi Yedikule Zindanları’nda kör bir kuyuya atılmıştır. Paşa’nın naaşı Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra kuyudan çıkarılarak Yedikule Surları’nın civarında bir mezara gömülmüş, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra da bir törenle Zeynep Sultan Camisi’nin haziresine defnedilmiştir.

Zeynep Sultan Camii, 1958 yılında Vakıflar İdaresi tarafından, 1983 yılında ise çevredeki hayırsever cemaatin desteğiyle restore edilerek günümüze gelmiştir.

Elma sirkesi ve karbonatla yapılan doğal diş beyazlatma dişlere faydalı mı? Zararlı mı?

Elma sirkesi ve karbonatla yapılan doğal diş beyazlatma dişlere zarar veriyor mu? Diş beyazlatma ne zaman nasıl ve ne sıklıkla yapılmalı?

 Doğal diş beyazlatma yöntemleri zaman zaman vatandaşlar tarafından yoğun olarak araştırılıyor. Ancak bazı ev yapımı malzemelerle yapılan diş beyazlatma işleminin dişlere zarar verdiği ortaya çıktı. 



Konu hakkında açıklama yapan Diş Hekimi Burak Gümüştaş, kontrolsüz yapılan diş beyazlatma işleminin yarardan çok zararı neden olacağını söyledi. Gümüştaş özellikle evde kullanılan karbonat, elma sirkesi gibi malzemelerle diş fırçalamanın çeşitlere yol açacağını dile getirdi.

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Diş Tedavisi Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Burak Gümüştaş, bilinçsiz şekilde evde yapılan diş beyazlatma uygulamalarının yarardan çok zararı neden olacağını söyledi. Diş beyazlatma uygulamasının mutlaka hekim kontrolünde yapılması gerektiğini söyleyen Gümüştaş, kontrolsüz yapılan bu işlemin dişlere zarar verdiğini ifade etti. Özellikle tezgah üstü satılan diş beyazlatma adı altında kullanılan ürünlerin de çok zararlı olduğuna dikkat çeken Gümüştaş, evde kullanabilecek en güvenli diş beyazlatma yönteminin diş macunu olduğunu ifade etti.

Neden Karbonat ve sirke kullanmayın

Gümüştaş açıklamasının devamında vatandaşların evde kullandığı diş beyazlatma tozu, diş tozu, elma sirkesi ve karbonat gibi malzemelerle dişlerin fırçalanmasının dış yüzeyinde çizikler oluşmasına neden olduğunu dile getirdi. Bu çiziklerin uzun vadede renklendirici maddelerin tutumu ile daha da sarı görünümde dişleri neden olabileceğini belirten Gümüştaş, internette çamaşır suyu ile beyazlatma yapıldığına dair bilgiler ve dolaştığını ve çamaşır suyunun dişler üzerinde beyazlatıcı herhangi bir özelliği olmadığını söyledi. Kimyasal yapısı gereği çamaşır suyunun çok kostik bir bileşik olduğunu belirten Gümüştaş, ağız mukozası üzerinde yüksek konsantrasyonlu kostik maddelerin çok ciddi yanıklara yol açabileceğini ifade etti.

Twitter’a giriş ücretli mi oluyor

 Reklam gelirleri düşen Twitter ücretli abonelikle mi kullanılacak.Bu konuda merak edilenleri bu haberde bulabilirsiniz.

Twitter ücretli abonelik nedir?

 Twitter’a giriş ücretli mi oluyor Twitter ücretli abonelik nedir? Son dönemlerde reklam gelirlerinde düşüş yaşamaya başlayan Twitter ücretli abonelik sistemini hayata geçirmeye hazırlandığını açıkladı.



Dünyaca ünlü sosyal medya platformu yılı sonuna kadar ücretli abonelik sistemini deneyecek. Peki bundan sonra Twitter'a giriş ücretli mi oluyor?

 Twitter’ın kurucusu ve CEO’su Jack Dorsey, ücretli abonelik modeli üzerinde çalışmaya başladıklarını duyurdu. Yıl sonuna kadar birkaç farklı üyelik modelini deneyecekler ini ve buna göre bir karar vereceklerini söyleyen Dorsey, “Birinin Twitter’a ücret ödemesini istemek çıtayı çok yükseğe koymak demek. Şu an çok erken keşif aşamasındayız” ifadelerini kullandı.
Twitter’a giriş ücretli mi olacak?

Son dönemlerde reklam gelirlerinin düştüğü bilinen Twitter platformundan böyle bir açıklama gelmesi kullanıcıları endişelendirmeye başladı. Birçok sosyal medya kullanıcısı Twitter’a giriş ücretli mi olacak sorusunun yanıtını araştırıyor. Twitter’ın kurucusu ve CEO’su Jack Dorsey, yaptığı açıklamada insanların ödeme duvarlarının yönetilmesine yardımcı olan bir dünya olduğunu düşündüklerini belirtirken tamamen ücretli bir modelin kabul edilemeyeceğini Ancak biraz keşif yapmaları gerektiğini ifade etti.
2017 yılında denenmişti

Twitter ücretli abonelik platformu 2017 yılında denmişti. 2017 yılında kullanıcıların ve küçük işletmelerin tweetlerini erişimi artırmak için abonelik modelini test eden Twitter, aylık 99 dolar gibi bir ücret belirlemişti. Fakat Twitter tarafından konu hakkında yapılan anket sonucunda bu çalışmanın başarılı olmadığı ortaya çıkmış ve proje rafa kaldırılmıştı.

Kurban etinden koronavirüs bulaşır mı? Bulaşmaması için ne yapmalı

Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, vatandaşların yoğun olarak sorduğu kurban etinden koronavirüs bulaşır mı sorusunun yanıtını verdi.



Kurban etinden koronavirüs bulaşır mı?

Profesör Özlü, vatandaşların yoğun olarak merak ettiği sorunun yanıtına şu şekilde verdi; ‘Kurban etinden virüs bulaşır mı’ diye soruluyor. Sorunun cevabı biraz karmaşık, birkaç adımda yanıtlamaya çalışacağım. Önce ‘kurban etinde virüs olur mu’ sorusuyla başlayalım. İster hasta, isterse sağlıklı virüsü taşıyan kişilerin konuşma, öksürme, hapşırma sırasında saçtığı damlacıklar etin üzerine gelirse, burada birkaç saat canlı kalabilir. Bu süre içinde bulaşma riski olabilir.’

Kurban etini pişirip yendiğinde virüs bulaşmaz

Ete elle dokunulduğu sırada bulaşma olmayacağını söyleyen Özlü, ancak dokunduktan sonra eli sabunla yıkamadan göze ve yüze sürmenin bulaşmaya yol açabileceğini dile getirdi. Ayrıca Özlü açıklamasının devamında ete virüs bulaşmış olsa bile usulünce pişirip tüketildiğinde virüsün bulaşma ihtimali kalmayacağını ifade etti. Kurban kesim ve pay işini yapan ya da kalabalık ortamda bulunan kişilerden birinin virüs bulaştırıcı olabilmesinin mümkün olduğunu belirten Özlü, vatandaşların dikkatli olmalarını istedi.

Kurban kesimi sırasında nelere dikkat edilmeli

Koronavirüs bulaşmaması için kurban kesimi sırasında dikkat edilmesi gerekenleri de sıralayan Özlü, kesim, etin pay edilmesi, taşınması, depolanması, pişirilmeye hazırlanması gibi işlemler sırasında el hijyenine çok dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yaptı. Ete temas ettikten sonra su ve sabunla en az 20 30 saniye yıkamadan ellerin ağız, burun ve göze temas ettirilmemesi gerektiğini söyleyen Özlü, kesim ve pay edilme işlemlerinin olabildiğince az kişilerce yapılması ve ilgisiz kişilerin etrafta gezmesi gerektiğini söyledi. Kesin ortamında bulunan herkesin maskesini usulüne uygun şekilde takması gerektiğini söyleyen Özlü, el yıkanabilmesi için kalabalığa yetecek sayıda lavabo, sabun ve kağıt olması gerektiğini vurguladı.

Cilt Lekelerine İyi Gelen Limon ve Domates kürü nasıl uygulanır?

Cildinizde güneş ya da başka etkenler nedeniyle oluşan lekeler varsa bu maske tam size göre. Limon domates maskesi cilt lekelerine iyi geliyor pırıl pırıl bir cilde sahip olmanıza yardımcı oluyor. Peki cilt lekelerine iyi gelen limon ve domates maskesi nasıl yapılır?



Cildinizde Güneş ya da başka nedenlerle ortaya çıkan cilt lekelerinden bir türlü kurtarılamıyor, Cilt lekelerini giderici bir çözüm arıyorsanız doğru adrese geldiniz. Domates ve limon maskesi cilt lekelerine iyi geliyor ve sizi leke sorundan tamamen kurtarıyor. Mevsim geçişlerinden ya da başka nedenlerden dolayı cildinizde meydana gelen lekelerden kurtulmanın en sağlıklı ve kolay yolunu bugün sizler için hazırladık. Sağlıklı bir cilt hayali kuruyorsanız ve bunun için de ekonomik yöntemler arıyorsanız limon ve domates maskesini deneyebilir, cildinizde oluşan koyu lekelerle sonsuza kadar vedalaşabilirsiniz.
Domates ve Limon Maskesi Nasıl Yapılır?

Domates ve limon maskesi yapmak için sadece yarım limon ve yarım domatese ihtiyacınız var. Yarım domatesi bir kabın içerisinde tamamen püre haline gelene kadar ezin ve daha sonra üzerine yarım limonu sıkıp iyice karıştırın. Ortaya çıkan bu karışımı daha önce temizlediğiniz ve makyaj artıklarından, kirden arındırdığınız cildinize uygulayın. Maskeyi yüzünüzde yaklaşık 10-15 dakika kadar beklettikten sonra soğuk su ile iyice durulayın, ardından da kağıt havlu ile cildinizi kurulayın.
Domates ve Limon Maskesi Yaparken Dikkat Etmeniz Gerekenler

Leke giderici etkisi bulunan domates ve limon maskesi oldukça etkili bir maskedir. Hem domatesin hem de limonun asit içermesi nedeni ile cildinize kullanırken dikkat etmeniz aynı zamanda alerjinizin olmadığını bilmeniz gerekir. Maskeyi uygulamadan önce bir cilt testi yapabilirsiniz. Aynı zamanda maskeyi cildinizden temizledikten sonra mutlaka cilt tipine uygun bir nemlendirici ile masaj yaparak cildinizi nemlendirmeyi unutmayın. Maskeyi cildinize uyguladıktan sonra herhangi bir yanma ve kaşınma hissederseniz doğrudan cildinizi temizleyin. Şikayetlerinizin devam etmesi durumunda ise bir doktora başvurmanızda fayda var.

Küçük Ayasofya camii tarihçesi özellikleri

Sultanahmet Meydanı’nın güneybatısından denize doğru inerken tren yolunun hemen yanında, Cankurtaran ile Kadırga semtlerinin kesiştiği alanda, bulunduğu mahalleye adını veren küçük bir cami ile karşılaşırız. Küçük ve mütevazı görüntüsünün aksine mimarisi ile yeni bir çağ açan, ilginç hikayeler barındıran bir yapıdır Küçük Ayasofya.



Küçük Ayasofya - 3Kilise olarak inşa edilen yapının asıl ismi Sergios ve Bakhos Kilisesi idi. Doğu Roma İmparatoru I. Jüstinyen (Justinianos/Iustinianus) ve karısı Theodora tarafından 527 senesinde yapımına başlanan kilisenin inşaatı 532 yılındaki Nika Ayaklanması sırasında zarar görünce ancak 536 yılında tamamlanabilmiştir. Kilise ismini Hristiyanlığa geçtikleri için işkence ile öldürülen ve daha sonra azizlik mertebesine getirilen Sergios ve Bakhos isimli iki askerden almıştır.
 Efsaneye göre; İmparator I. Anastasios (Anastasius)’a karşı bir komploya karıştıkları iddiasıyla idama mahkum edilen Jüstinyen ve amcası Justin sabah gerçekleşecek olan idamlarını beklerken, o gece Aziz Sergios ve Aziz Bakhos İmparator Anastasios’un rüyasına girmiş ve onların suçsuz olduklarını söylemişlerdir. Bundan etkilenen imparator da Jüstinyen ve amcasını affetmiştir. Jüstinyen tahta geçtiğinde ise bu iki azize olan minnetini göstermek için bu kiliseyi inşa ederek kiliseye Aziz Sergios ve Aziz Bakhos’un adlarını vermiştir.

Küçük Ayasofya - 7Bir başka efsaneye göre ise; İmparator I. Anastasios’tan sonra tahta geçmesi için ordu tarafından, saray muhafızlarının komutanlığını yapmış ancak okuma yazması dahi olmayan köy kökenli Justin seçilmiştir. I. Justin ise hükümdarlığının sonunda varis olarak yeğeni Jüstinyen’i bırakmıştır. Tahta geçen Jüstinyen’in eşi Theodora cambazhane dansçısı olması sebebiyle Roma aristokrasisinin tepkisini çeken ve hafifmeşrep olarak görülen bir kadındır. Theodora’ya tepki gösterenler arasında Roma aristokrasisinin güçlü kadınlarından ve sanatın koruyucusu olarak ünlenmiş olan Anikia Juliana da vardır. Juliana tepkisini göstermek için farklı bir yol seçer; Roma aristokrasisinin gücünü ve dindarlığını göstermesi amacıyla 251 yılında öldürülen Melitene (Malatya)’li Aziz Polyeuktos adına görkemli bir kilise inşa ettirir: Ayios Polyeuktos. Bugün İstanbul Belediyesi’nin bulunduğu civarda inşa edilen bu kilise günümüze ulaşamamıştır; 1010 depreminde hasar görmüş, Küçük Ayasofya - 91204’te şehre giren Latinler tarafından yağmalanarak kutsal emanetleriyle birlikte sütunları ve bazı mimari parçaları Venedik’e taşınmıştır. Venedik’e getirilen bu parçalar San Marco Bazilikası’nda kullanılmıştır. San Marco’nun ünlü Akka Sütunları, adının düşündürdüğü gibi Filistin’deki Akka şehrinden değil İstanbul’daki Polyeuktos Kilisesi’nden gitmiştir. Anikia Juliana’nın bu görkemli tepkisine Theodora’nın yanıtı ise Sergios ve Bakhos Kilisesi ile olmuştur. Theodora’nın monofizit eğilimlerinin, kiliseye Refesa kentinin koruyucu azizleri olan Sergios ve Bakhos’un isimlerini vermesinde etkili olduğu sanılır.

Küçük Ayasofya ile ilgili anlatılan olaylardan bir diğeri ise şöyledir; 551 yılında Papa Virjil dini bir sorunu halletmek için İmparator Jüstinyen’le görüşmek üzere İstanbul’a gelir. Görüşmeler neticesinde sorun çözülemediği gibi Papa’nın sorun karşısındaki tavrı İmparator’un hoşuna gitmez, bir yandan da Papa’nın sahip olduğu hakimiyet ve nüfuz imparatoru rahatsız eder. İmparator’un niyetini fark eden Papa hayatını emniyete almak amacıyla İstanbul’da ikamet ettiği saraydan ayrılarak Sergios ve Bakhos Kilisesi’ne sığınır. Buna rağmen İmparator Papa’nın tutuklaması emrini verir. Emri yerine getirmek için kiliseye giren askerleri gören Papa apsisteki mihraba sarılır, askerler kendisini ayaklarından saçlarından sakalından çekmeye başlarlar fakat Papa direnerek tutunduğu yeri bırakmaz. En sonunda mihrap yerinden kopar ve askerlerin üzerine yıkılır. Askerler bunu ilahi bir işaret olarak görmüş olacak ki Papa’yı bırakarak oradan uzaklaşırlar.

Küçük Ayasofya - 2Sergios ve Bakhos Kilisesi, ilerleyen tarihlerde de şehrin en önemli kiliselerinden biri olarak kabul edilmiştir. Sarayın ileri gelenlerinin senede bir defa buraya gelerek büyük bir anma töreni düzenlemesi gelenek halini almıştır. 9. yüzyılda kilise Latin rahiplere terk edilir. O dönemin en ileri gelen baş rahiplerinden “Havuzlu Falcı” namıyla anılan rahibin parlak tunçtan bir havuzun içine bakarak gelecekten haberler verdiğine inanılırdı.

I. Jüstinyen dönemi Doğu Roma için adeta bir rönesans niteliği taşımaktadır. Bir çok alanda görülen yenileşme ve ilerleme kendini mimaride de göstermiş, çeştli deneysel eserler verilmiş, İstanbul farklı ve iddialı bir çok yapı ile donatılmıştır. Sergios ve Bakhos Kilisesi de bu eserlerden biridir. Yapı kareye yakın asimetrik bir dikdörtgen formundadır. Bu asimetrik şeklin sebebi tam olarak bilinmemektedir. Ancak bazı kaynaklarda bu çevrede Büyük Saray’ın bir pavyonu olan Hormisdas Sarayı’nın ve Aziz Petrus ile Aziz Pavlus adlarına yapılmış bir kilisesinin bulunduğundan bahsedilir. Bu yapıların tam yerleri bugün bilinmese de Sergios ve Bakhos Kilisesi’nin bu yapıların arasına sıkıştırılmış olması sebebiyle asimetrik bir dörtgen olarak inşa edilmiş olabileceği düşünülmektedir.

Küçük Ayasofya Camii'nin PlanıDikdörtgen yapının içine sekizgen oluşturacak şekilde yerleştirilmiş sütunların üstünü kaplayan dalgalı ana kubbe, dört yarım kemer ve dört yarım kubbe ile desteklenmiş böylece yapının iç mekanının genişlemesi sağlanmıştır. İlk defa kullanılan bu yarım kubbe modeli sayesinde hem iç mekanlarda ekstra bir genişlik sağlanmış hem de büyük kubbelerin ağırlığının yandaki yarım kubbelere aktarılması sayesinde daha büyük ana kubbeler yapılmasının yolu açılmıştır. Bu açıdan Küçük Ayasofya kendinden birkaç yıl sonra inşa edilecek olan “Büyük” Ayasofya’nın küçük ölçekli bir denemesi olmuştur. Ayasofya gibi anıtsal bir yapı ile başarısını kanıtlayan yarım kubbeli model İstanbul’un fethinden sonra Türk mimarisini de etkileyerek bugünkü camilerimizin alameti farikası olan kubbeli görüntünün de temelini oluşturmuştur. İstanbul’un fethinden önce Türk cami mimarisi kare yapı üzerine yerleştirilen görece küçük çaplı kubbelere dayanmaktaydı. Büyük bir cami yapılmak istendiğinde ise bu yapılardan bir kaçı yan yana getirilir yani yapı birbirinden bağımsız yan yana dizilmiş bir çok kubbe ile örtülmüş olurdu. Ayasofya’nın dolayısıyla Küçük Ayasofya’nın etkisinden sonra ise yarım yan kubbeleri kullanmaya başlayan Türk mimarlar Süleymaniye’deki gibi devasa ana kubbeler ve birbirlerini destekleyerek aşağı doğru inen yarım kubbelerden oluşan kubbe şelaleleri inşa etmişlerdir. Aynı şekilde Küçük Ayasofya’nın kubbesinin oturtulduğu sekizgen yapı şekli de Türk mimarlar, özellikle Mimar Sinan tarafından bir çok eserde kullanılmıştır. Örneğin Rüstem Paşa ve Selimiye camilerinde kubbenin sekizgen yapı üzerine oturtulmuş olduğunu görmekteyiz.

Küçük Ayasofya - 44Jüstinyen, İtalya seferinin kısmi başarısından sonra tekrar Roma topraklarına katılan Ravenna kentinde San Vitale adında bir kilise daha inşa ettirmiştir. 547 yılında tamamlanan bu kilisenin planı Sergios ve Bakhos Kilisesi’nin planının aynısıdır. Daha ilginç olanı ise Kutsal Roma German İmparatorluğu’nun kurucusu olan Şarlman (Büyük Karl / Charlemagne) imparatorluğunun başkenti olarak ihya ettiği Aachen şehrine büyük ve görkemli bir katedral inşa ettirmiştir. Aachen Katedrali veya İmparatorluk Katedrali olarak adlandırılan bu yapının planları da San Vitale Kilisesi’nin planlarının örnek alınması sebebyle Sergios ve Bakhos Kilisesi ile aynıdır. Yani bir yanda Süleymaniye ve Selimiye camileri diğer yanda Aachen Katedrali. İki farklı medeniyetin geliştirdiği iki farklı mimari ve bu iki farklı mimarinin vermiş olduğu birbirlerine hiç benzemeyen bu anıtsal eserler, aslında hepsi İstanbul’daki mütevazı Küçük Ayasofya’dan türemiştir.

Küçük Ayasofya - 37İstanbul’un Roma döneminden kalan en eski ibadethanesi olan Küçük Ayasofya henüz daha inşaat halindeyken 532 yılında çıkan Nika İsyanı sırasında zarar görmüştür. Ardından 9. yüzyıldaki ikonoklazm döneminde bazı iç süslemeleri zarar görmüş ama aynı yüzyıl içinde onarılmıştır. En büyük zararı ise 1204 yılındaki Latin İstilası döneminde görmüştür. İstanbul’un fethinin ardından kilise hemen camiye çevrilmemiştir. Fatih Sultan Mehmet döneminde kilise olarak kullanılmaya devam edilen yapı II. Bayezid döneminde kimilerine göre 1497 kimilerine göre ise 1504 yılında sarayın Bâbüssaâde Ağası (Kapı Ağası) Hüseyin Ağa tarafından camiye çevrilmiştir. Küçük Ayasofya adı yapının camiye çevrilmesinden önce asıl Ayasofya ile olan benzerliği sebebiyle mahalle halkı tarafından verilmiştir. Camiye çevrildikten sonra da Hüseyin Ağa’nın adı yerine bu isimle anılmaya devam etmiştir.

Küçük Ayasofya - 27Yapının camiye çevrilmesi sırasında tüm iç süslemeleri değiştirilmiştir. Yapıldığı dönemde tamamen mermer ve mozaiklerle kaplı olduğu düşünülen iç mekan bugün sıva ile kaplı haldedir. Ancak dantel gibi işlemeli sütun başlarında Jüstinyen ve Theodora’nın monogramları ile üst galeri zemini hizasından tüm iç mekanı çevreleyen akantus yapraklarıyla süslü friz üzerindeki Yunanca yazılar görülebilmektedir. Bu yazılarda “Dindarlığı teşvik eden Aziz Iustinianus’umuz ve Tanrı’nın taçlandırdığı Theodora…” gibi ifadeler ile İmparator ve eşi övülmüştür. Aziz Sergios hakkında da övgüler bulunan yazılarda Aziz Bakhos’tan söz edilmez. Frizdeki yazının tam metni şöyledir; “Başka hükümdarlar, eserleri hiç bir fayda temin etmeyen fânilerin namını yücelttikleri halde, hükümdarımız Jüstinyen, bütün mahlukatın yaratıcısı Mesih’in kulu olan ve imanı da ne alev, ne kılıç ve ne sair işkencelerle sarsılmayan ve Mesih’in aşkına ölümü hoş görüp kanını dökerek ebedi hayata liyakat kazanan Sergios’u Küçük Ayasofya - 31yüceltmek ve saygı göstermek ve halkın da dindarlığa rağbetini temin etmek için bu yüce binayı yaptırdı. Müteyakkız hükümdarımızın devletini Sergios daima muhafaza ve himaye etsin ve şefkati büyük olan ve fukarayı beslemekteki mesaisinde yorulmak bilmeyen ve Tanrı tarafından taçlandırılmış olan Theodora’nın kudretini arttırsın.”

Kubbeyi taşıyan sekiz ana kolonun friz ile birleştiği yerlerde bulunan arşitravlardaki üzüm salkımı ve yaprağı kabartmaları yapının putpereslik devrinde şarap tanrısı Bakus adına yapılmış olan bir tapınağın yerine inşa edildiği ve adındaki Bakhos`un da buradan geldiği iddialarına sebep olmaktadır. Yine camiye çevirme sırasında Osmanlı mimari özelliklerine uygun olarak büyüklü küçüklü pek çok pencere açılmış, bazı pencereler ise duvar örülerek kapatılmış; iç mekana mihrap, minber ve müezzin mahfili eklenmiştir. Yakın zaman kadar caminin bir köşesinde Osmanlı dönemi itfaiyecilerinin meşhur aleti olan “tulumba” bulunurdu. Bu yangın söndürme aracı her ne kadar Türk işi olarak görülse de aletin asıl mucidi Müslüman olarak Davud Gerçek adını alan bir Fransızdır. Tulumbanın bulunduğu yerdeki küçük havuz kilise döneminde vaftiz için kullanılırdı, camiye çevrildikten sonra ise abdest alma yeri olarak kullanılmış ancak bugün içi beton ile doldurulmuş vaziyettedir.

Küçük Ayasofya - 11Camiye çevirme ile birlikte yapının batı cephesine 5 küçük kubbe ile örtülü son cemaat yeri eklenmiş, avlunun etrafına da daha sonra medrese olarak kullanılacak olan zaviye odaları inşa edilmiştir. Balkan Savaşları esnasında İstanbul’a kaçanların yerleştirildiği bu odalar günümüzde geleneksel el sanatı eserlerinin üretilip satıldığı atölye/dükkanlar olarak kullanılmaktadır. Yapının güneybatı köşesine ana binadan bağımsız bir minare eklenmiştir. Eklenen ilk minarenin nasıl olduğu bugün bilinmemektedir. Ancak bu minarenin yerine 18. yüzyılda Sadrazam Mustafa Paşa tarafından barok üslubunda yeni bir minare inşa edildiği kaynaklarda geçmektedir. Sekizgen bir kaide üzerine inşa edilen bu minarenin düz levha şeklinde korkuluklara ve barok süslemelere sahip bir şerefesi ile kurşun kaplı klasik bir külahı olduğu bilinmektedir. Ancak bu minare 1936 yılında bilinmeyen bir sebepten dolayı kaidesine kadar yıkılmış, bir süre minaresiz kalan yapıya 1955 yılında bugünkü minaresi eklenmiştir. Caminin Küçük Ayasofya - 13avlusunda bulunan, 1740 yılında Sadrazam Ahmed Paşa tarafından inşa ettirilmiş, sekizgen şeklindeki havuzlu mermer şadırvan da 1938 senesinde yıkılmıştır. Caminin bahçesinde girişe göre sol tarafta bulunan türbe Sultan II. Bayezid’in Kapı Ağası olan Hüseyin Ağa’ya aittir. Camiye çevirttiği Küçük Ayasofya ve hemen yakınındaki Çardaklı Hamamı, Amasya’daki Kapı Ağası Medresesi ve bedesteni, Amasya’nın kuzeydoğusunda Sonisa (Uluköy)’daki cami ile medrese, Çarşıkapı’daki mescid ve Edirne’deki hanlar gibi yaptırdığı bir çok yapıdan Hüseyin Ağa’nın son derecede zengin biri olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bu zenginlik başına iş açar, vergi kaçırmak suçundan Padişah’ın emriyle idama mahkum edilir. Bostancıbaşılar Hüseyin Ağa’yı camiye çevirttiği Küçük Ayasofya’nın bahçesinde yakalarlar ve hemencecik burada kellesini vururlar. Halk arasında anlatıla gelen bir hikayeye göre Hüseyin Ağa kellesi vurulduktan sonra ayağa kalkarak kesik başını kolunun altına alır, bir süre bu vaziyette yürür ve yığıldığı yere türbesi yapılır. Hüseyin Ağa’ya idamından sonra “kesikbaş” lakabı takılır. Türbenin içinde Mehmet Kamil Efendi (1911) ile kimliği bilinmeyen bir kişi daha yatmaktadır. Sultanahmet Cezaevi’nin koğuş kapılarından biri de Cami’nin bahçesinde bir ağaca dayalı şekilde durmaktadır. Hüseyin Ağa’nın vakıflarından, 1648 yılındaki depremde yapının sıvalarının döküldüğü ve camlarının kırıldığını, 1763 yılındaki depremde ise yapının büyük hasar gördüğünü ve restorasyon için Mimar Ahmet Ağa’nın görevlendirildiğini öğrenmekteyiz. 1870-1871 yıllarında yapının 5 metre yanından geçecek şekilde inşa edilen demiryolu yapıya büyük zararlar vermiştir. Kaynaklarda belirtildiğine göre her tren geçişinde güney duvarlarının Küçük Ayasofya - 16taşları dökülürmüş. Bu sebeple bu duvar 1877 yılında Osmanlı örgü sistemi ile baştan yapılmıştır. İlk başta zemin seviyesinden 1 metre yüksekte bulunan demiryolu 1950’lerde zemin seviyesinden 3 metre yukarı çıkarılmış böylece yapıya verdiği zarar azaltılmıştır.

1937 ve 1955’te iki büyük restorasyon gören yapının cephesi daha önceleri sıvalı ve badanalı iken 1955’teki restorasyonda kubbe kasnağı dışındaki tüm duvarların sıvası kazınmış, tuğla ve taş örgüler görünür hale getirilmiştir. 2002 yılında başlayan son restorasyon çalışması tartışmalı bir sürecin sonunda 2006 yılında sona ermiştir.

Galata Kulesi’nin Hikayesi ve Efsaneleri Nelerdir? Nasıl gidilir?

Eskiden, İsa Kulesi olarak bilinen Galata Kulesi’nin inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber M.S 500’lü yıllarda olduğu söylenir. Galata Kulesi, bölgenin en eski ve en önemli eseri olarak sayılır. Romalılar, Venedikliler, Cenevizliler ve Osmanlılar kuleyi farklı amaçlar için kullanmıştır.

 Galata Kulesi tarihi

Galata kulesi, dünya üzerinde bulunan en eski kulelerden birisidir. Bizans İmparatoru Anastasius, 528 yılında kuleyi inşa ettirmiştir. Ardından 1204 yılına kadar ayakta kalan Galata Kulesi, o tarihte yaşanan IV. Haçlı Seferiyle tahrip edilmiştir. Sonrasında 1348 yılında Galata Kulesi, yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından tekrar yapılmıştır. O dönemde kentin en büyük binası olmuştur.



Galata Kulesi, Türklerin eline geçtiğinde ise her yüzyılda özenle yenilenmiştir. 16. Yüzyılda ise Hristiyan savaş esirlerinin barınağı olarak kullanılmıştır. III. Murat’ın izni ile de 1579’a kadar rasathane olarak kullanılmış sonrasında ise kapatılmıştır..

17. yüzyılda ise Hezarfen Ahmet Çelebi, tahtadan yapılmış kanatlarını sırtına takarak, tam 1638 yılında, Üsküdar – Doğancılara uçmuştur. Bu uçuş, tüm dünya ülkelerince ilgi görmüş hatta İngiltere’de bu uçuşu için gravürler yapılmış.

1717’den sonra ise yangın gözetleme kulesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. O dönemlerde çevrede çıkan bir yangın büyük bir davul yardımıyla halka duyurulurdu. 1831 yılında ise bir yangında kulenin büyük kısmı hasar görmüştür. 1875 yılında da tepesinde duran külah devrilmiştir. 1965 – 1967 arasında yapılan restorasyon çalışmalarının sonucunda da bugünkü görünümünü almıştır. Galata Kulesi’nin Özellikleri

Yerden çatı ucuna kadar olan yüksekliği 69,90 metre, duvar kalınlığı 3,75 metre, iç çapı 8,95 metre ve dış çapı da 16,45 metredir. Yapılan fizik hesaplamalarına göre de ağırlığı 10,000 tondur. Kalın gövdesi ise işlenmemiş moloz taşıyla yapılmıştır. Derinlerindeki çukurların altında bulunan kanallarda çok sayıda kafatası ve kemik bulunmuştur. Bu sebeple de orta boşluktaki bodrumun zindan olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştır.

Galata Kulesi Nerede

Galata kulesi Beyoğlu’nda, Bereketzade mahallesi, Galata Kulesi sokağında yer alır. Galata Kulesine Nasıl Gidilir?

Galata Kulesine çeşitli ulaşım çeşitleri kullanılarak rahatlıkla gidilebilir. Bunlar özel araç ya da toplu ulaşım araçlarıdır. Özel Araç ile Nasıl Gidilir?

Tarlabaşı yolundan Taksim’e çıkarken sol tarafta Galata Kulesi tabelasından girerseniz Galata Kulesine ulaşacaksınızdır. Kulenin çevresinde park alanları bulup, arabanızı park edebilirsiniz. Toplu Ulaşım İle Nasıl Gidilir?

İlk olarak Taksim’e ulaşılması gerekmektedir. Sonrasında İstiklal Caddesi’nin sonuna gelip yaklaşık 500 metre bir yürüyüş ile kuleye varılır.

Eminönü tarafından ulaşmak için ise; Karaköy yolunu kullanarak Bankalar Caddesi’nin yokuşunu çıkarsanız kuleyi bulabilirsiniz. Galata Kulesi 2018 Giriş Ücreti Nedir?

Galata Kulesi’ni sabah saat 9.00 ile akşam saat 19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.

Giriş ücretleri ise;

Türk ziyaretçiler 10 TL, Öğrenciler 5 TL, Yabancı (turist) ziyaretçiler 25 TL, 5 yaş altındaki çocuklar içinse ücretsizdir

Ayasofya Cami Tarihçesi ve Ayasofya’nın Yapılış Dönemleri Tarihi

Resmî adıyla Ayasofya-i Kebir Camii, İstanbul'da bir cami, eski bazilika ve eski müze.

 Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür.



 1935 yılından 2020 yılına kadar müze olarak hizmet vermiştir. 2020 yılında cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle tekrar cami statüsü kazanmıştır. Ayasofya, mimari bakımdan merkezî planı birleştiren kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Yükseklik: 55 m



Tamamlanma tarihi: 537
 Mimarları: İsidoros, Anthemios

235 yılında Kudüs’e giden 1. Konstantin’in annesi İmparatoriçe Helena, orada gördüğü mabetlerden etkilenmiş ve dönüşünde oğlundan bir mabet yaptırmasını istemiştir. Doğu kültürlerini gezen Bizans mimar ve bilim insanlarının da etkisiyle de kuzey – güney yönünde Artemis tapınağının kalıntıları üzerine ilk Ayasofya ahşap çatılı, taş duvarlı, üç nefli bir bazilika olarak yapılmıştır. 9. yy.’a ait Bizans yazmasına göre bu ilk Ayasofya’nın mimarı Efratas isimli bir mimardır. Bu mabede ait günümüzde herhangi bir kalıntı bulunmamakla birlikte, Ayasofya müzesi deposunda bulunan Megale Ekklesia damgalı tuğlaların bu ilk mabede ait olduğu düşünülmektedir. Çünkü tarihte Aya İrini (Hagia Eirene) patrikhane kilisesi ile birlikte buraya Megale Ekklesia (Büyük Kilise) denilmekteydi.


81 yılında çıkan bir ayaklanma sebebiyle çatısı yanan mabet, 9 Haziran 404 (bazı kaynaklarda 20 haziran 404) tarihinde İmparator Arkadios’un, hoşgörüsüzlüğüyle tanınan patrik Yuhannes Hrisostomus (Johannes Chrysostomos)’u sürgüne göndermesiyle çıkan halk ayaklanmasında ise tamamen yanmıştır. İkinci Ayasofya, 2. Thedosius’un (2. Theodosios – 2. Theodosius ) (10 Nisan 401 – 28 Temmuz 450) emriyle 408 yılında yapımına başlanmış ve 10 Ekim 415 yılında açılmıştır. Zaten yapımından 15 yıl kadar sonra da Hagia Sophia adı kullanılmaya başlanmıştır. Bu mabet de beş nefli ve ahşaptır. Bazilikal plana sahip yapının mimarı ise Rutfinos (Rufinos)’tur.

Ayasofya ve İstanbul’un Fethi (1453)

Ayasofya’daki son Ortodoks ayini 28 Mayıs 1453 tarihinde, Bizans ordusunu cesaretlendirmek için yapılmıştır. Bu ayine İmparator dahil, devlet adamları ve halk katılmıştır. Ayin şehir surlarında sona ermiştir. Bir gün sonra ise akşamüzeri saatlerinde kente giren Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’ya gelmiş, atından inerek içeriye girmiş ve sessizce bir süre Ayasofya içinde kalmıştır. Hatta büyük salona girerken birinin zeminde bir taşı sökmeye çalıştığını görerek, bu kişiyi azarlamıştır. Askerlerine ise yağmalamayı acilen durdurmalarını emretmiştir.

Bir sonraki buyruğu, Ayasofya’nın cami olmasıdır. Fatih Sultan Mehmet’in, Ayasofya’ya girmesi ile ilgili zamanın tarihçileri farklı detaylar yazıya almışlardır. Bu konu hakkında İlber Ortaylı, Semavi Eyice, Fernand Grenard, Steven Runciman, Andre Clot, Levon Panos Dabağyan eserlerine bakılabilir.

Kente girildikten sonra üçüncü gün olan Cuma günü Fatih, Ayasofya’ya gelerek ilk Cuma namazını askerleriyle burada kılmıştır. Artık burası sultanların ‘Büyük Cami’si (Cami-i Kebir) olacaktır. Çeşitli kaynaklara göre Fatih, cuma namazı için mimar ve ustalara mihrap ve minber yaptırmıştır. Hatta tahtadan birde minare yaptırmıştır. Ayasofya içindeki heykelleri ve tasvirleri kaldırtmış, mozaiklerin üzerini kireçle kapattırmıştır.

Fatih Sultan Mehmet, kendi adına bir vakıf kurmuştur. Bu vakıf, Konstantinopolis’teki Bizans’a ait binalardan ve arsalardan elde edilecek olan 14500 altının, Ayasofya’nın masrafları, onarımı ve bakımı için harcanması işini de organize edecektir.